30 Aralık 2013 Pazartesi
Mobbing nedir-ne değildir?
12 Aralık 2013 Perşembe
Marka Segmentasyonu - Yalın Mağazacılık - Yalın Perakende
Hafta sonu şöyle bir mağazaları gezmek istedim. Bu ayın sürekli kendimi sorgulatan ve beni araştırmaya iten ana konusu mağazalarda ki ürün çeşitliliği oldu.
Geçirdiğimiz 10 senelik dilimde bir çok marka model çeşitliliğini kendine göre yorumlamış ve stratejik planlamalarında değişikliğe gitmişler. Bazıları çeşitliliğini arttırırken bazıları bunlarda eleme yapmışlar.
Ürün portföy yönetiminde 3 ana strateji hakim.
1)Eleme
2)Koruma
3)Yeni Ürün Sayısını Arttırma
Stratejik kararlar marka yapısını, markanın pazarını ve müşteri kitlesini bir arada düşünerek oluşturulmuş genel yönetim süreçlerini içine alıyor. Bu sebeple de bu kararlar alınırken, marka kimliğinin üzerine gerçekten çok iyi düşülmesi gerekir.
Örneklerle ilerlemek istiyorum.
Fast Fashion dediğimiz, bir çok perakende devini içinde bulunduran, hızlı moda ürünleri satan, ürün sirkülasyonu çok olan, modayı yönlendiren veya daha ulaşabilir fiyatlara ürün satan gruplar-mağazalarında ürün çeşitliliğini yüksek tutması gereken kısımda yer alıyorlar.
H&M grubu üzerinden düşünelim. Modayı yönlendiriyorlar, mağazaları trend ürünleri satıyor ve bu pazara hakimler. Ürünlerinde yüksek kaliteden daha çok modayı ulaşılabilir kılma teması hakim. Hedef müşteri kitlesi bayanlar ve hepimizin tahmin edebileceği gibi çoğu zaman ihtiyacımız olan üründen çok beğendiğimiz ürünü alıyoruz. Mağazaları geziyoruz, window shopping yapıyoruz, ve sonunda "dayanamadım aldım!" diyoruz. Bununla yetinmiyoruz, "ayy çok sevdim keşke beyazı da olsaydı, onu da alırdım" diyoruz.İşte pazar böyle bir pazar. Sürekli alma istediğini tetikleyecek, arzu uyandıracak, uykuları kaçıracak ürünlere ihtiyaç var. Kocaman gardroplarının içinde tükenmişlik hisseden bir müşteriyi tatmin etmek o kadar kolay değil.
Aynı şekilde devam edecek olursak, LC Waikiki için konuşalım. Kendi segmentindeki müşteriye uygun fiyata kaliteyi vaad eden, yine ürün ve müşteri sirkülasyonu çok olan bir grup. Lüks markaları bile şaşırtan dinamik bir yapısı var. Ve o kadar büyük bir organizasyonu beslemek de hiç kolay değil.
İşte bu örneklere baktığımızda ürün çeşitliliği, bu markalar için olmazsa olmaz.
Pekii, ürün çeşitliliğinin artısı eksisi nedir, yada alternatifi nedir?
Model çeşidi artmalı mı, nereye kadar artmalı, artarsa ne olur?
Bu sorulara cevap verebilmek için ön şartımız müşteriyi tanımak, ve müşteri segmentasyonu yapmak.
Müşterilerim kimler? Nasıllar? Onlar neleri alır? Ne isterler? Ne sıklıkta alışveriş yaparlar? Ne tarz ürün isterler?
Ürün çeşitliliğinin sağladığı bir çok olumlu etkinin yanında, markalara bir yük olabilme ihtimali de var. Ürün çeşitliliği arttıkça, planlama, kontrol ve üretim için geçen süre de artar.Getirisi olmayan bu süreçlerde harcanan efor ve maliyetler, karlı ürünlerin sırtında bir yük olarak kalır ve ortalamaları düşürür. Perakende de YALINLIK düşüncesi'de böyle başlar.
Şöyle bir örneğimiz olsun. Müşterileri; orta yaş ve üzeri , üst gelir seviyesinde, kalite ve marka imajından hoşlanan, modellerde sadeliği arayan, sadakati yüksek, bir markamız var. Modellerin ana teması aynı, sadece detaylarda farklılık söz konusu.
Çeşitlilik adına yüzlerce farklı SKU için harcanan çaba, üretimde karşılaşılan set up süreleri, karmaşık yapılar, karmaşık dağıtımlar... Hepsi müşterinin olmasa aramayacağı, yokluğunu hissetmeyeceği detaylar için. Hedef müşteri kitlesi, zaten alışverişta vakit harcamaktan çok hoşlanmayan bir an evvel alışveriş sürecini tamamlamaya odaklı bir grupken, gerek satışı gerçekleştirecek personeli gerekse müşterinin algısını karıştırmaya odağını dağıtmaya gerek var mı? Markanın ürün satışının % 80'inin ürünlerin %20'lik kısmı oluşturuyor. Kalanının genel tabloda söz sahibi olma ihtimali zayıf.
Fazla ürün demek, katma değeri olmayan stok maliyeti ve ek yönetim maliyetleri doğurmak demek. Daha çok arz daha çok talep derken, ürüne olan farkındalığı azaltan ve lüks kategorisindeki bir markanın mağazalarının ürün yığınakları haline getiren karmaşıklıktan uzak durulması gerektiği açık.
18 Ağustos 2013 Pazar
Seth Godin kimdir?
Herşeyin ötesinde videolarının tamamını ezbere bildiğimi düşündüğüm ünlü pazarlama dehasıdır.
Pazarlamanın bir dehası varsa Seth Godin en kuvvetli aday olabilir.
Ekşi Sözlükte onun için neler denmiş?
*gosalyn mallard: "selling to people who actually want to hear from you is more effective than interrupting strangers who don't.” felsefesini takdir ettiğim pazarlama gurusu.
*rrxking:ışıltılı fikirlerin, geçerli farkındalıkların ve rasyonalitenin adamıdır.
*kenny:amazon.com, american airlines, bell atlantic ve american express gibi firmalara internet danismanligi yapan ve yahoo.com'un baskani olan kel kafali super zeka insan. esas olayi marketingdir, bu konudaki radikal cikislariyla un salmistir.
*simon templar:bütün dünyada çok satan "permission marketing" ( izinli pazarlama ) ve "the purple cow*" isimli kitapların yazarı olan, pazarlama alanında değişik fikirlere sahip kel kafalı şahıs. ünlü bir konuşmacı olup "fast company" isimli derginin yardımcı editörüdür. pek çok şirketin kurulmasında ve yeniden yapılanmasında aktif rol oynamıştır.
*steam:"vazgeçmek, başa çıkmaktan daha iyidir, çünkü vazgeçmek sizi başka bir şeye yönelmek üzere özgür bırakacaktır." diyerek ne kadar doğru demiştir bugün istanbul'da.
Moda İzliyoruz
Çok çalışkan biri olmayabilirim, ama kendime çok güvendiğim bir özelliğim var ki araştırmak.

İlgili ilgisiz herşeyi okuyabilirim, kendimi bazen mobilya dergilerine bakarken, ahşap özellikleri okurken bulabiliyorum.
Sıkı bir blog takipçisiyim, sörfüm iyi.
Perakende- tekstil üzerine çalışıyorum.
Yıllardır kıyafete ve mağazalara yaptığım yatırımının bana bilgi olarak döneceğini hiç düşünmemiştim, zaten o kadar da kolay değilmiş.

Bugün karşıma çıkan film listesini paylaşıyorum.
İzlemediğim 4 tanesi vardı, bugun "Confessions of a Shopaholic"i izledim. The September Issue için türkçe altyazılı olanını bulamadım, bulursam onu da izleyeceğim.
Tam bir kız filmi olduğunu söyleyebilirim. Eski olmakla beraber bence çok da eğlenceli. Eğer bayan ağırlıklı bir departmanınız varsa ekip olarak izleyebilirsiniz :) Alışverişkolik, kredi kartı mağduru bir kızın finans sektöründe bulunması- ve deneyimlerini köşe yazıları ile paylaşması üzerine.
Marka'nın insanların kalbine dokunması, onlara kişisel deneyimler kazandırması ile ilgili çok küçük hoş detayları var filmin.
Diğerleri için;
http://www.imdb.com/list/dUrwL25PdBI/
Yeni Mezunun Günlüğü
Üniversite son sınıf yada yeni mezun insanların tüm ortak konusu kurumsal hayat mekanizması.
İş bulma telaşı, kariyer yolları, kimin ne kadar maaş aldığı vs.
"Keep calm" gençler, ama dozunda.
İlk iş görüşmesine gittiniz, çok iyi geçti değil mi?
İşte aslında o görüşme çok iyi geçmedi. Bu yazıyı yazarken kaç iş görüşmesine gittiğimi düşündüm.
Çok fazla gitmişim, adedini söylemeyeyim, hiç istemediğim çalışmayacagım görüşmelere de gittim, beni almayacaklarını bildigim görüşmelere de.
İlk görüşme zaten insan kaynakları ile oluyor. Onlarda allah var şirketlerin gülen yüzleri. Onlarla görüşmeniz kötü geçemez zaten.
Her neyse ilk birkaç görüşmemde benimde yaptığım hatalardan bahsedeyim.
En temel kural, ukala olmayın, o maaşa çalışmam gibi bir uslub kesinlikle takınmayın.
Dürüst olun, sadece işi almak için sizden istendiğini düşündüğünüz şeylere göre cevap vermeyin.
Hangi bölümlerde çalışabileceğinizi, yeteneklerinizi doğru anlatın.
İşi alabilirsiniz ancak aslında hiç size uygun olmayan bir işe girerek zamanınızı boşuna harcayacak da olabilirsiniz.
Mesela ben bunun çok net bir örneğiyim.
Hayatımın 6 ayını, çok degerli 6 ayını resmen çöpe attım.
Birçok kişi için çok güzel bir iş tecrübesi sayılabilirdi, çok iyi insanlarla çalıştım ancak kariyer hedefimle uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktu. Şimdi bi bakıyorsun koca bir çöp.
Dikkat edin, zamanınızı harcamayın.
Çalışmak istediğiniz sektörü çalışmak istediğiniz departmanı çok iyi belirleyin. Bununla uyumlu yerlerde çalışmaya gayret edin.
Belirleyin ki marketing çalışmak isterken kendinizi Şahin Sucuklarının marketing ekibinde bulmayın.
Yeniyi yönetmek
21 Temmuz 2013 Pazar
"Check In" Yap da İzleyelim!

7 Şubat 2013 Perşembe
Online Alışveriş Siteleri ve Impuls Marketing
6 Şubat 2013 Çarşamba
İyi Ürün, Olmayan Pazarlama

Kızlar depresyon derecelerini anlatmak için, erkekler kızları tasvir ederken bir fındık kremasını kullanıyor.
Çok uzun bir geçmişi yok Nutella'nın ülkemizde.
İkamesi sayılabilecek bir çok alternatif varken kıvam ve tat olarak hiçbiri yakınına yaklaşamıyor bence, Sarelle hariç. Çocukluğumuzdan beri Sarelle hayatımızda.

Minik cam kavanozları son derece şirin. Bitter ve şekersiz seçeneklerinin olması şahane.
Bu kategoride çok karşımıza çıkmayan türde sonuçlar bunlar aslında.
Müşteri çeşitliliği seviyor sonuçta.
Taa ki dün derste hocamızın bize ikram için getirdiği poşetten kendileri çıkana kadar.
Bikaç çeşit ürün vardı poşetin içinde, en sona ben kaldığım için seçme hakkımda olmadı, burun kıvırarak açtım paketi.
Aman allahım o ne lezzet!
Bu grupta tattığım en güzel ürün derim hiç kuşkusuz.
Ür-ge yapmış yapmasına ama, tüketicinin satın alma dürtülerini kim düşünmeli?
Bu ürünü albenili hale kim getirmeli?
Güzel yada kötü, damak tadına göre değişebilmesi mümkün olan kavramlar. Bu kavramları ürün ile eşleştirebilmeleri için tüketiciye bir şans verilmeli. Tanışma ortamı yaratılmalı.
Deneyin, bakalım sevecek misiniz?

Kişisel Marka 2
İNSANLARA GÜVEN VERİN

-Dürüst olun. Gittiğim hiçbir iş görüşmesinde yalan söylemedim, sizde söylemeyin. Vaad ettğiniz şeyleri sağlayamadığınızda kaybınız çok daha büyük olacaktır.
-Aldığınız eğitimden, bilginizden ve hatta tecrübenizden çok işe-ilişkilere saygınızdan, iş yapabilme ve kabiliyetli olabilme özelliklerinizi ön plana çıkarın.
ESKİ'TMEYİN
Eski hocalarınızı, eski okul arkadaşlarınızı, özellikle de eski iş bağlantılarınız ile olan ilişkilerinizi koparmayın.
Olumsuz yorumlar nasıl dev markaları etkiliyorsa, WOM aynen bu kısımda da var, sizin ile ilgili olumlu profesyonel düşünceler marka değerinizi arttıracaktır.
SIR SAKLAYIN
Ketum olmak çok zaman iyidir. Arkadaşlarınızın size anlattığı şeyleri, şirket sırlarını sohbet konusu yapmayın.

DIŞ GÖRÜNÜŞ ÖNEMLİ
Mutlaka kendinize has bir tarzınız olsun.
Moda,trend takip edilen, edilmesi de gereken şeyler olmakla beraber kişisel faktörlere göre entegre edilmesi şarttır.
Burada aslında bilinçaltına hükmediyoruz. Hayatınızda hiç pullu pembe bir bluz giymediyseniz, ve bundan hoşlanmıyorsanız, etrafınızdaki kişilerin bunu öğrenmesine izin verin. Çevremdeki herkes beyaz t-shirt sevdiğimi ve çok giydiğimi bilir. Asla saçımı kısacık kestiremeyeceğimi de..

Hayaller hedefler tabii ki çok güzel...
Ve herkes bunlara sahip olmayı çok ister.
Ancak mutlaka bir B hatta C planınız olsun. Yapabileceğiniz ikinci bir iş, size hareket özgürlüğü sağlar. Mutlaka freelance çalışabileceğiniz, ek fon yaratabileceğiniz bir alternatifiniz olsun.
İş hayatı bu, belki hayaliniz sizi mutlu etmez, aniden işi bırakmak zorunda kalabilirsiniz, kendinizi her şekilde kurtarıyor olmanız lazım.
EYLEM PLANINIZI YAPIN
-Markanızın kısa, orta ve uzun vadedeki hedeflerini listeleyin. Bunları yazarken elinizi korkak alıştırmayın.
-Önümüzdeki 6 aylık dönem ve 3-5 yıl aralığındaki orta vadedeki planlarımız bizim için son derece önemli.10 yıllık dönemdeki hedeflerimiz ve gözümüzün önüne gelen görüntü büyük resmi kaçırmamızı sağlayacak.
Benim için çok özel olan bu kısa vadede ki hedeflerimi örnek olması açısından listeliyorum.
Bu plan Ocak-Haziran 2013 için geçerli;
1)İş güvenliği sertifikası
2)Açıköğretim İşletme Mezuniyeti
3)İngilizce Dil Sınavı Yeterliliği
4)İş Planı Uzmanlığı
Para kazanmak, kariyer sahibi olmak, yaptığı işin hakkını vermek ortak amaç.
Bunların hepsini 'isminiz' ile yapıyor, kendi marka değerinizi yaşam tarzınız ve planlarınız ile oluşturuyorsunuz.
'İsminiz'i yönetmek en zor holdingleri yönetmekten daha zor daha anlaşılmazı anlatmak olabiliyor zaman zaman.
Yöneticisi olacağınız, sorumluluğunu alacağınız hiçbir marka 'isminiz' kadar değerli ve anlamlı değil.
Atacağınız imzanız "isminiz", isminiz "markanız" olsun!

Kişisel Marka
"Marka" hakkında herkesin bir fikri var. Bu kimi zaman bir Marka Bilinirliği sohbetinde, kimi zaman Marka Değeri ölçmede geçen ucu bucağı olmayacak bir sohbet gibi gözüküyor gözüme.
Dev markalar var.
Bisküvi üreten şirketler, hastaneler, lastik ayakkabı yapan DEV markalar...
Çalıştığım iş yerimin başarısı benim başarım, okulumun imajı beni doğrudan etkiler. Ailem-doğduğum yer, ırkım, dilim, dinim ve daha birçokları benim bileşenlerim.
O halde bende MARKA'yım.

Bir pazarlamacı olmak gerekmiyor, herkesin kişisel markasını yaratması şart.
Hani herşey Pazarlama ya aslında, hep öyle diyorduk, işte insan ilk önce kendisini "pazarlama"lı.
Çok genel bir doğrudur, neyi nasıl ürettiğinden çok ne kadar sattığın önemli.
Yeni mezun sayılabilecek olan benim bu konuda çok bilmişçe ahkam kesecek halim yok pek ama kendi doğrularımı paylaşmadan da edemedim.
Öncelikle, kendimizi bir ürün gibi görüp bunun fırsatlarını, tehditlerini güçlü ve zayıf yönlerini listeleyip kendi SWOT'umuzu yapmalıyız. Bunlar perde arkasında kalacak olan bizim verilerimizdir.
Kendimizi bu ürünün pazarlama müdürü olarak düşünerek sürece başlayalım.
Ben süreci üniversiteden başlatacağım.
Kuşkusuz ki üniversite adı- bölümü kariyerimizin en önemli parçası, ancak bunu da çok fazla değiştirebilme şansımız yok maalesef. Ben Endüstri Mühendisi olmayı çok istedim, yüksek de bir puan aldım ancak ismi olan üniversiteden biri için yinede düşüktü.
Üniversite önemli mi kısmında ise, "yapamadığım" görüşmelere dayanarak söylüyorum ki, yeni mezunsanız EVET ÖNEMLİ!
Ama tabii ki dünyanın sonu da değil, yada sizi sınırlandıracak bir engel değil.
ÜNİVERSİTEDE;
- Mümkün olduğunca kısa sürede hangi alanda çalışmak istediğine karar verin. Seçmeli derslerinizi bu doğrultuda seçmeniz faydalı olacaktır.
- Mutlaka kulup işlerinde çalışın, kulup kurma şansınız varsa kurun, etkinlikler yapın, profesyonelleri davet edin,teknik geziler düzenleyin. Bu sizin hem networkunu genişletir, hemde organizasyon ve yönetim yeteneklerinizi geliştirir. Bu tarz faliyetler herzaman bir kriz yönetimi koordinasyonunu gerektirir ve profesyonel hayatınızda sakin ve makul kararlar almanızı sağlar.

NE İSTEDİĞİNİZİ BİLİN
- Hedeflerinizi sahip olduğunuz güçlü yanlarınıza göre belirleyin, önemli olan herşeyde çok iyi olmak değilde, çok iyileri öne çıkarmaktır.
- En önemli veri kaynağımız aslında zayıf yönlerimiz, bunları geri plana atabildiğimizde, daha doğru bir kelime olarak "aşabildiğimizde" kendimizi yenilemiş oluyoruz.
ÇEVRENİZDEKİ İNSANLAR SİZİN MÜŞTERİLERİNİZ
-Arkadaşlarınız, aileniz, hocalarınız, en sevdiğiniz ofis arkadaşınız, nefret ettiğiniz eski patronunuz, dedikoducu iş arkadaşınız, ev işleri için gelen yardımcı bayan, sitenizin güvenlik görevlisi, o çalışmayı çok isteğiniz şirkette insan kaynaklarında çalışan az samimi arkadaşınız... Hepsi kendimizi anlatmamız gereken potansiyel müşterilerimiz bizim.
-Hayallerinizden, hedeflerinizden, gelecek planlarınızdan, nasıl bir iş nasıl bir aile hayatı isteğinizden bahsedin.
-Kendi imajını oluşturup, mevzu bahis siz olduğunuzda insanların kafasında oluşan profilin, istediğiniz profil olması için elinizden geleni yapın.
DİJİTAL AYAK İZİNİZ OLSUN

Aynen öyle, insanların sizin hakkında birşey araştırdığında karşılarına çıkmasını istediğiniz imajı yayınlayın.
Hepimiz birbirimiz hakkında araştırma yapıyor zaman zaman stalking boyutlarında işi abartabiliyoruz, kendinizi daha iyi anlatıp tanıtabileceğiniz platformlarda mutlaka bulunun.
Sonuçta bu da sizin viral reklamınız...

5 Şubat 2013 Salı
McDonald's Atağına DİKKAT!
Benim çocukluğumda McDonald's vardı, haftasonu gidilen palyaçonun jelimsi bir oyuncak verdiği yıllardı.
İzmir'de Atatürk Lisesi'nin yanındaki büyük McDonald's benim yaşlarımdaki birçok için fast food ile ilk tanışma noktasıdır.
İyi hamburgeri bu tip zincirlerde yemek mümkün değil. Özellikle yeni tip kasap-restoran tarzı yerlerde lezzet son derece farklı ve tatmin edici olmakla beraber bir taraftan tüketici olan benim de alışkanlıklarım var.
1 yıl öncesine kadar tercihim aslında hep BurgerKing ve hatta Whopper'dan yana idi.
McDonald's a karşı ise ayrıca bir sempatim bulunmamakta idi, hem zaten ranch sos'da yok diye düşünür BurgerKing'i tercih ederdim genelde.
Gel gelelim Mcdonald's da bir değişim süreci başladı.
Tüketicilerin birçoğu patates kızartması için Mcdonal's>All söylemini kullanıyorlar.
Restoranlarına dekorasyon çalışması yapıldı, tamamlananlar bir fast-food restoranı köhneliğinden çoktan sıyrıldı.
Hamburger çocuğuyum ben, ve hayatta tek bir bağımlılığım vardır o'da Hamburger.
Yemediğim zaman kesinlikle eksikliğini hissederdim. Yeme sıklığım ise haftada 1 kereden fazladır. Sadece Whopper'da değil, BurgerKing'e gitmem ile Ranch Sos'un da büyük bir ilişkisi var.
MCDONALDS'A BİR ŞEYLER OLUYOR
Uzun bir süredir bu değişim gözler önünde.
Menüleri değişti, yeni eklemeler yapıldı, yeni ekmek tipleri kullanılmaya başlandı.
Soslara BurgerKing'in gizli silahı ranch de eklendi.
En trend mevzu olan online sipariş hatları son derece etkin çalışıyor.

Kozmetikte Kore>Hepsi
Kozmetik devi Avrupa, özellikle de Fransa hala satışları iyi olsa bile eski gücünü çoktan yitirdi.
Arkalardan koşarak gelen Kore, gerek fiyatları gerek ürün kalitesi en çok da yenilikçi yaklaşımı itibari ile kozmetik sektöründe en büyük ivmeyi yakaladı.
Kalem pil boyutundaki kremlere yüzlerce lirayı verirken kalitesinden hepimiz son derece emindik. Hepimiz iç huzuruyla kullanıyorduk bu "İthal" ürünleri. Alışkanlıklarımız, bildiğimiz sevdiğimiz göz aşinalığı olan markalar hep Avrupalı'ydı bizlerin.
Tam da bu noktada, Kore'li kadınların pürüzsüz ciltleri, yaşlanmayan dokuları ile karşı konulamaz bir güç belirdi karşımızda. 10-15 dolar civarındaki fiyatlarla sunulan ürünler bloglarda çılgınlar gibi paylaşılmaya başlandı.
Kore kozmetikte en söz sahibi ülke konumuna geldi sessizce.
BB Cream akımı bunun en belirgin örneği. All in One krem de deniyor bu kremlere. Kırışık kapatıcı ve giderici, güneş koruyucu, yaşlanmayı geciktirici, sivilce kapatıcı ve iyileştirici, leke giderici, doğal renklendirici, güçlü besleyici ve nemlendirici aynı zamanda da cildi aydınlatıcı etkisileri var. Yani herşeyi aynı anda bize sunmayı vadediyor. Bu kremleri gün içinde tazelemeniz gerekmiyor ayrıca bununla uyuyabileceğiniz de söyleniyor.
En bilinen markası sanıyorum ki Missha. Türleri olmakla beraber fiyatları alternatiflerine göre son derece uygun.
Estee Lauder, Dior, Bobbi Brown, Clinique, MAC akımı takip edenlerden yalnızca birkaçı.
Fiyat farkı büyük olmakla beraber bloggerlar tarafından Koreli ürünler açık ara liderler.
Dinamiklerin değiştiği kuşkusuz.
Marka bilinirliği çok önemli olmakla beraber inovatif çözümler zirve basamaklarını üçer beşer çıkıp tam da bu şekilde karşımıza "rakipsiz" şekilde çıkabiliyorlar.

Gratis ve Mağaza Müşteri Yaklaşımı
Sadece izlesem iyi, orada kullanılan ürünleri araştırıyorum, tek tek bloglara bakıyorum, nerede satılıyormuş buluyorum.
Ebay.com'da bu anlamda aslında yurtdısı alışverişlerde en çok kullandığım site. Kozmetik yasağı tabikii beni de vurdu ancak yurtdısına cıkan tanıdıklara kargolayarak sorunu çözmeye çalışıyorum.Kullananlar bilecektir, The Balm markası da Gratis ile geldi ülkemize.
Tanıştık, drug store markası olarak da çok sevdik kendilerini.Kişisel bakım, kozmetik, ev, bebek, atıştırmalık ve aksesuar ürün grupları mevcut.
Gratis ile seviyeli ilişkim The Balm ve Essence markaları ile başladı. Kredi kartı ekstrelerimi kontrol ettikçe fark ettim ki bu seviyeli ilişki çoktan yüzgöz mıncık mıncık bir ilişkiye dönüşmüş bile.Her alışverişe çıktığımda her önünden geçişimde bir şeyler almışım mutlaka.
Bunu da o kadar kanıksamışım ki, bana sorsan "yani arada uğruyorum" falan derim.Şuanda 100'ü geçkin mağazası var, hedefleri ise 500 mağaza.
Son derece ilgili, yardımcı güler yüzlü hizmet sunan personel aynı zamanda müşterinin alışverişini de takip ile kısıtlamıyor.
Pazara 2009 yılında giren Gratis için başarılı yakaladı desek sanıyorum ki yanlış olmaz.
Personellerini nasıl seçiyorlar ne gibi aşamalardan geçiriyorlar yada eğitim politikaları nedir bilmiyorum ama Gratis hiçbir mağazasında beni şaşırtmadı. Olumsuzluk yaşamadım mı, tabii ki de yaşadım.
The Balm markasının özellikle allık grubunda ambalaj sorunu var. Sorun demek çok doğru olmamakla beraber ürünler çok hassas. Taşımaya kesinlikle uygun değil.
Yardımcı olan personel ürünü satarken kapalı ambalajı açıp kırık-hasarlı olup olmadığını kontrol ediyor ürünün. Zira benimkinde de bir problem yoktu.
Eve geldiğimde ürünümü açtığımda ortadan ikiye kırılmış olduğunu gördüm, muhtemelen çantamda bir yere çarpmış.Mağazaya aslında biraz da merakımdan gittim hemen, durumu anlattım, ürünü kontrol ettiğimi o zaman bir sorun olmadığını ama yinede bu kadar hassas olup olmadığını sordum. Ürün ile ilgili geri dönüşümü ileteceklerini son derece kibar bir dille ilettiler.
Öyle bir geri dönüş ki bu, 10 tane kırık allık almaya razı olabilirdim o an. Hepsinin bir ikamesi varken müşterilere sadece ilişki ile bağlılık duygusunu yansıtabilirsiniz. Darısı diğer markaların başına...
Hiçbir mağazanın, hiç bir ürünün vazgeçilmezliği yok bu zamanlarda.
Gratis bunu başarmış, müşterisi olarak benim kalbimi kazanmış.
Sevgiler,
